19 Şubat 2015 Perşembe

3-A -EVP-1.DÖNEM KOMPOZİSYONLARI

2014-2015 1.Dönem Entelektüel Vatandaş Projesi(EVP) Kapsamında 3-A Sınıfı Öğrencilerimizin Kompozisyonları
                                         
                             
                                                KİM KORKAR YAZMAKTAN?
                               
                                          4. KİTAP -AKVARYUMDAKİ TİYATRO



ATAKAN ÇETİNEL
   3-A NO:34         


                     KÖY VE ŞEHİR HAYATI

      Köy yaşamına alışmış birinin şehir yaşamına alışabilmesi çok zordur. Çok zorluk çeker.

      Köy yaşamı sakindir. Herkes birbirini tanır. Şehir çok kalabalıktır. Çok fazla insan vardır. Herkesi tanıyamazsınız. Şehirde çok fazla araç vardır. Köyde ise çok az araç vardır. Köyde her yere yürüyerek gidebilirsiniz. Şehirde ise bu çok zordur. Mutlaka araç kullanmak zorundasınız. Köy yaşamına alışmış birisi için bu çok zordur. Bir insan, köyde yürüyerek kısa sürede istediği yere giderken şehirde mesafeler daha uzak olduğundan, bunu ancak araca binerek yapabilir.

      Köyde sessizlik vardır. Şehir ise çok gürültülüdür. Köy yemyeşil ve tertemizdir. Oysa  şehirde özellikle kışın hava çok bulanıktır. Çünkü şehirde çok az ağaç vardır, bina yapabilmek için ağaçlar kesilmiştir. Oysaki köyler yemyeşildir.

      Köy yaşamı rahat, sağlıklı ve doğaldır. Buna alışan kişilerin şehir yaşamına alışması zaman alır.

 AZRA MEMİLİ
  3-A NO:50


          YAŞAMINI KÖYDE SÜRDÜREN BİR İNSANIN
        ŞEHİRDE YAŞAYABİLECEĞİ OLAYLAR NELERDİR?

      Köyler en sağlıklı yaşam alanlarındandır. Köyde her zaman hava ve çevre temizdir. Şehirlerde ise hava ve çevre çok kirlidir. Yaşamını köyde geçirmiş bir insan, temiz çevre ve temiz havaya alışmıştır. Bundan dolayı şehre geldiğinde rahatsızlanıp hastalanabilir.

      Köylerde iletişim çok kuvvetlidir. Yollarda herkes birbirine selam verir. İnsanlar birbirine karşı çok cana yakındır. Öte yandan şehirlerde ise iletişim çok zayıftır. Hatta şehirde her gördüğünüz insana selam vermek sorun bile çıkarabilir.

      Köylerde yaşayan insanlar sağlıklı ve doğal beslenirler. Oysa şehirde yaşayan insanlar yapay gıdalarla beslenirler. Dolayısıyla köyde yaşamaya alışmış bir insan şehirde yediği gıdalardan rahatsızlanıp hastalanabilir.

      Köyden gelen insanın şehirde yaşayacağı diğer bir sıkıntı ise trafiktir. Köylerde çok fazla otomobil olmadığından köydeki insanlar trafiğin gürültüsünden ve stresinden uzaktırlar. Bu insanlar şehre geldiklerinde trafik yoğunluğundan çok rahatsız olurlar.

      Sonuç olarak; köyde yaşayanlar şehre geldiklerinde birçok olumsuz durumla yüz yüze gelirler.

                                                    
 BADE NUR KARDAŞLAR
     3-A NO:19

             YAŞAMINI KÖYDE SÜRDÜREN BİR İNSANIN
              ŞEHİRDE YAŞAYABİLECEĞİ OLAYLAR

      Yaşamını köyde sürdüren ve köy yaşamına alışmış biri şehirde birçok olumsuzluk yaşayabilir. Köy hayatından sonra şehir hayatına alışmak insanlar için oldukça zor olabilir.

      Köy ortamı şehre oranla daha sakin ve daha doğaldır.  Köyden gelmiş kişi kalabalığa, gürültüye, trafik ve hava kirliliğine yani köye göre daha karmaşık olan hayata çok zor alışır. Köyde tükettikleri gıda, içtikleri su bile şehir şartlarına göre daha doğal, temiz ve organiktir.

      Şehir hayatındaki yüksek binalar, beton yapılar ve yeşili az çevre de köy hayatına alışmış bir insan için zordur. Köyde bulunan ağaçlar, tek katlı evler, kuzular, tavuklar köy insanı için vazgeçilmez güzelliklerdir. Köy hayatında komşuluk ilişkileri çok samimidir. Dayanışma, işbirliği daha önceliklidir. Şehir hayatında bu samimi ilişkileri bulmak çok zordur ve insan kendini yalnız hisseder. 

      Sonuçta her insan kendini daha mutlu, rahat ve güvende hissettiği yerde yaşamalı hayatına orada devam etmelidir.

 BARIŞ EGE DAĞ
   3 – A NO:68


                      ÇALIŞMANIN KATKILARI

      Çalışmak, çalışkan olmak  bizleri yaşadığımız hayatı her zaman olumlu ve verimli hale getirir. Karşımıza çıkan her türlü zorluğu yenmek ve başarı elde etmek çalışmakla kazanılabilir
Bizler çalışmanın değerini bilmeyip hiçbir çaba göstermezsek ilerleyemeyiz. Başta okulda derslerimize daha çok çalışarak ödevlerimizi yaparak  her şeyi öğrenebiliriz. Bunları uygulayabiliriz.

      Evimizde de ailemize çalışarak  yardım edebiliriz. Tembellik bizleri daha çok geriletir, bir demir durduğu yerde nasıl işlemez de paslanırsa, bizler de çalışarak çaba göstermezsek  kendimize ve  etrafımıza faydamız olmaz, ilerleyemeyiz.

      İnsan devamlı çalışırsa kendini dinç hisseder, çalışkan olmayan insan mutlu olmaz. Sürekli yatmak ister. En küçük işler bile  tembel insanları sıkar, yorar. Her gün erken kalkıp  okula işimize  gidersek kendimizi dinç hissederiz. Her zaman çalışmalı,  topluma her yaşta  faydalı olabilmeliyiz. Hayatımız çalışarak daha güzel olur. Hayatımızda bir amacımızın olması gerekir.Hedefimizi elde etmek,başarmak ise çalışarak olur.


 BAŞAR SARIKAYA
  3 – A NO:18


                     KÖYDEN İNDİM ŞEHİRE

      Köyde, dağla, toprakla, hayvanlarla, bitkilerle ve insanlarla iç içe yaşamaya alışmış birisi şehir hayatına hemen alışamaz.

      Şehirdeki kalabalık, trafik, egzoz dumanı, hava ve ses kirliliği onu rahatsız eder. Kirlilikten hasta olabilir, trafik kurallarını hemen öğrenmezse kaza geçirebilir.

      Şehirdeki insanlar çok yoğun ve devamlı çalıştıkları için birbirleriyle sohbet etmeye bile vakit bulamazlar. Cep telefonları, internet, bilgisayar, televizyon ve teknolojik oyunlar büyük olsun küçük olsun bütün şehirlileri birbirleri ile konuşmaktan, meseleleri tartışmaktan uzaklaştırır. Böylece birbirleriyle daha az ilişki kurarlar. Köyden şehre gelen biri köydeki yakınlığı, samimiyeti, komşuların yakınlığını, akrabaların birbirlerine düşkünlüğünü özler.

      Ahırda elleri ile baktığı ineğinin sütünü, yoğurdunu, peynirini, kümesteki tavuklarının yumurtasını, arılarının dağ çiçeklerinden yaptıkları balın tadını özler. Şehirdeki her şey ona tatsız gelir.

 BENSU ATLI  

3 – A  NO: 30

                    KÖYDE ŞEHİRDE FARKLIDIR

      Köyde yaşarsak her şey doğal olur. Köye alışmışsak şehirde çok zorlanırız. Şehirde farklı gıda, farklı eşya, farklı evler vardır. Köyün şehirden farkı nelerdir? Şimdi size köyün şehirden farkını anlatacağım.

      Temiz hava, doğal meyve, sebze vardır köyde. Şehirde de temiz hava var ise de egzoz dumanı, fabrika bacalarından çıkan dumanlar ve fazla ağaç kesimi nedeniyle bu oran çok düşüktür. Şehirde çok az doğal meyve vardır. Köyde olduğu gibi tam doğal tüketim ürünleri bulmak kolay değildir. Şehirde villalar, apartmanlar vardır. Köydeki yaşam şehre göre çok farklıdır. Köyde insanlar horoz sesi ile uyanır. Ama şehirde insanlar çalar saat ile uyanır. Meyveler köyde kendi ortamında yetişir. Ama şehirde ise manav, pazar, market gibi yerlerden alınır.

      Bana göre şehir daha avantajlıdır. Şehrin oyun oynama merkezleri vardır. Daha çok gezecek alışveriş yapacak yerler vardır. Her ihtiyacımızı rahat karşılayabiliriz. Bu sebeplerden dolayı şehirde yaşamak daha iyidir.
     
 BUSE NAZ ASLAN
    3-A NO:15


                         BÜYÜKANNE 

   Aile büyüklerimizden birinin örneğin büyükanne ve büyükbabanın bizimle birlikte aynı evde yaşamasının birçok faydası vardır. Annemiz rahatsızlanırsa bizimle ilgilenir, evle ilgilenir ve yahut ailemiz dışarı çıkmak zorunda kalsa bizim yanımızda daima büyüklerimiz olur. Eğer onlar olmasaydı ailemiz işlerini halletmek için bizi evde yalnız bırakıp gidemezdi.

    Bazen anne  ve babalarımız bazı konularda, örneğin sağlık, yemek pişirme, tadilat, tamirat ve dini konularda yetersiz kalabilir. O zaman işte büyüklerimizin evimizde olması bize birçok fayda ve yarar sağlayacaktır. Örneğin annem hamile olduğu için ev temizliğinde, çamaşırların yıkanmasında ve yemek işlerinde anneannem bizde kaldığı için anneme yardımcı olmaktadır. Anneannem bizde olmasaydı bu işler için dışarıdan ücretli bir bayan tutup yaptırmamız gerekirdi. Büyüklerimizin bizlerin basında olması hem maddi hem de manevi bir yarar sağlamaktadır.  

    Belirli bir yastan sonra aile büyüklerinin bizimle beraber yasaması onlara da huzur ve güven vermektedir.
     


 EFE BERK ERDOĞAN
    3-A NO: 57      

       İŞLEYEN DEMİR IŞILDAR


      Yaşamın gerekliliklerinden birinin çalışmak olduğunu ve emeklerimizin sonucundan işlerimizi başarı ile sonuçlandığını bilmek gerekir.                    
      Günlük yaşantımızda çalışmaktan kaçmamalıyız. Çünkü ailemiz ve bizim yaşantımız ona bağlıdır.  Bir işi yapmadan oturan kimse bildiklerini unutur, yeteneklerini yitirir.  Çalışan kişi hem daha mutlu olur hem de bilgi ve becerisini artırdığı için daha yararlı işler yapabilir. 
Çalışan ve hareketli insanların hem sağlık hem de hayat dolu olduklarını görürüz. İş gücü maddiyatı arttırır, kimseyi kimseye muhtaç etmez. Yazın saz çalan ağustos böceğinin kışın aç kalırken yazın çalışan karıncanın çalışmasının karşılığında aç kalmadığı gerçeği gibi. 
Çalışan insanlar gittikçe açılır.  Daha yararlı işler yaparlar. Çevrelerine ve dünyaya faydalı insanlar olurlar. Ruh ve bedenleri güçlenir.  Hiçbir iş yapmadan oturan insanı düşünelim: Önüne gelen yemeği yesin,  televizyon seyretsin, herkes ona hizmet etsin. Bunun sonucunda bedende çökme,  eklemlerde tutulma,  kaslarda hareketsizlik,  kilo almak gibi sağlık sorunları başlar. Bir uyuşukluk,  hastalık,  iş yapmama isteği gibi duygularını arttırır. Oysa çalışan, kitap okuyan, beden egzersizleri yapan bir insan düşündüğümüzde ise o insanların zihni çalışır,  bedeni sağlıklıdır. Vücutları ve beyinleri çalışma enerjisi içinde oldukları için hayata pozitif enerji yayar,  mutlu olur,  mutluluk dağıtır. 
             

FULYA ERTEN
 3 – A NO:4


                        BAHAR AYLARI

      Belki bütün arkadaşlarım bilmiyor ama ben Adanalı değilim. Ben Adana’da doğmadım, bütün akrabalarım Muğla’da. Ben Adana’da çekirdek ailemle yaşıyorum.

      Babaannem ve anneannem kendi evlerinde yalnız yaşıyorlar. Annem ve babam hastalanmamaları için iyi beslenmelerini, ev kazalarına dikkat etmelerini söylüyorlar. Geçen günlerde babaannem hasta olmuş, halam onu almış ve evine götürmüş. Babaannem kış aylarında halamın evine gider, bahar aylarında Adana’ya gelir. Babaannem geldiğinde, babam içinin rahat olduğunu söylerdi. Bunun ne demek olduğunu anlamazdım. Şimdi anlıyorum ki annesini merak etmiyor, endişelenmiyor. Babaannem gelirken bolca sebze getirir. Mutfağa girip sebze yemekleri, börekler yapar. Annemler bu ziyafete bayılır.

      Babaannem bilsin bilmesin benimle her oyunu oynar. Onunla iyi vakit geçiririm. Anneannem ise oyunlarımı izler çünkü benim için bir şeyler örüyordur. Anladım ki onları özlemişim. Gelsin artık bahar ayları.



GÜLSE ANDIRIN
   3-A NO:60

                        ÇALIŞKAN OLMAK

      Çalışkan, yaratıcı, hareketli insanlar hem kendine hem de çevresine faydalı olur. Ancak, tembel insanlar çevresine ve kendisine zarar verebilirler.

      Çalışkan insanlara örnek verecek olursak: Benim büyük anneannem 97 yaşında. İki yıl öncesine kadar kendi yemeğini kendi yapıp, kendi evinde tek başına kalabiliyordu. Çünkü küçüklüğünde yemek yapıyor, ev işi yapıyor, ata binip çiftliğe gidiyor, hayvanlara bakıyormuş. 9 yıl yıl öncesine kadar hep böyle devam etmiş. Ayağını kırdıktan sonra rahat hareket edemediği için artık başkalarına ihtiyaç duyuyor. Eğer tembel bir insan olsaydı belki bu durum onu bu kadar üzmezdi.

      Sonuç olarak çalışkan insan her zaman mutlu, huzurlu ve sağlıklı bir yaşam sürer.
     


 KEREM YILDIRIM
   3-A NO:29

               KÖYDEN ŞEHİRE YOLCULUK
Köyde yaşamaya alışan bir insan şehre gelip yerleşirse ve orada yaşamak zorunda kalırsa zorlanır. Köy hayatı, şehir hayatına göre daha sessiz, sakin ve huzurludur. Çünkü köyde gürültü, trafik ve şehrin koşuşturması yoktur. İnsanlar biraz da teknolojiden uzak olduklarından stres yaşamazlar. Köye ne işe yetişme kaygısı ne de trafik gürültüsü vardır.
      Şehirde yaşayan insanların çoğunda bir yere yetişme telaşı vardır. İnsanlar çoğunlukla birbirini dahi görmeden geçip giderler. Hayat böylece hızla akıp gider. Hep bir karmaşa ve koşuşturma vardır. İnsanlar günlük hayatın içinde geçim sıkıntılarıyla, maddi ve manevi diğer sıkıntılarla, trafikte geçen zamanla ve iş yerindeki zorluklarla boğuşurlar. Eve geldiklerinde fazlasıyla yorgun olurlar, aileleriyle yemek yer ve televizyon karşısında sohbet edemeden uyurlar.
Köyde ve şehirde yaşamın kültürü de farklıdır. Köyde toprakla, doğayla ve insanlarla iç içe yaşamaya alışan köy insanı şehirde tam bir yalnızlığa gömülür. Başına iyi veya kötü her ne gelirse gelsin çevresindeki dost ve komşularıyla paylaşmaya alışıktır. Ancak şehirde yaşmaya başladığında köydeki samimiyeti dostluğu ve yakınlığı kimseden görmez. Bu yüzden de kendini çok yalnız ya da çaresiz hisseder. Kısacası köyden şehre taşınan bir insan sudan çıkmış balığa döner.



 KORAY BALIKÇI
  3 – A NO:13

                        AİLE BÜYÜKLERİ
         
      Aile büyüklerimizden birinin bizimle birlikte yaşamaya başlamasının birçok olumlu katkısı vardır. Mesela aile büyüklerimizle birlikte yaşamak, aile bağlarını güçlendirir.

    Annemizin veya babamızın çocukluk anılarını dinleyebiliriz büyüklerimizden. Onlar hakkında bilmediğimiz birçok şeyi öğrenebiliriz. Mesela o zamanlar kiminle arkadaşlık ettiklerini, hangi oyunları oynadıklarını, okul anılarını, evlendikleri zaman katlandıkları zorlukları anlatırlar bize.

      Aile büyüklerimizle birlikte yaşamak, gelenek ve göreneklerimizi en iyi şekilde öğrenmemize yardımcı olur. Aile büyüklerimizle birlikte yaşamak, yaptığımız yanlışları bizlere söyleyerek bunları düzeltmemizde yardımcı olur. Aile büyükleri, kardeşler arasında ki kavga ve kıskançlığa izin vermezler.

      Aile büyüklerimizin bir ömür bizimle yaşama fırsatı olursa, bizlerin de iyi birer aile büyüğü olmamızı sağlar.



MİNA DAĞTEKİN
   3 – A NO: 54

                               KAR VE DEDEM

      Okulumun ara tatil dönemi geldi ve annemle ben tatilimiz dedemlerin yanında köyde geçirmeye karar verdik. Yol boyunca kar göreceğim ve karda oynayacağımı düşünerek çok heyecanlandım.

      Dedem ve anneannem de bizi çok özlemişler. Onlarla hasret giderdik. Ama benim aklımda dışarı çıkıp annemle yapacağım kartopu savaşı vardı. Ancak dedem “hadi bakalım Hira çıkıp seninle dışarıda kartopu oynayalım” dediğinde çok şaşırdım. Eyvah! Dedem benle nasıl oynayacak, çünkü o çok yaşlı ve yavaş diye düşündüm. Dışarı çıktık ve dedemle gün boyu kartopu oynadık, kardan adam yaptık ve ben çok yorulmuştum. Dedemse aksine çok dinç bana gülümsüyordu. Onun bu haline çok şaşırdım. Eve döndük, yemeğimizi yedik. Dedem “Hira, şimdi koyunların bakım ve yemek saati. Onlara gidip yemeklerini verelim” dediğinde şok oldum ve ona halen nasıl bu kadar enerjik olduğunu sordum. Dedem ise bana, düzenli yaşamak gerektiğini, doğal ürünlerin yenilmesini, devamlı hareket halinde olmamız gerektiğini, bu sayede sağlıklı ve daha dinç olacağımızı söyledi.


      Kısacası dedem, “İşleyen demir pas tutmaz güzel kızım” dedi. Ben de dedem gibi olabilmek için onun bu söylediklerini dikkate alarak yaşamam gerektiğine karar verdim.



MUSTAFA ACEMOĞLU
     3 – A NO:61



                                 ÇALIŞMAK

      “İşleyen demir ışıldar” atasözümüz bize çalışmanın önemini anlatıyor. Çalışmayan şeylerin zamanla bozulup işe yaramaz hala geleceğini söylüyor.

      Bunu insanlarda da çok rahat görebiliriz. Mesela çok az hareket eden insanlar zamanla yavaşlar, azıcık hareket etse hemen yorulur. Oysa sürekli hareket edip çalışan kişiler çok fazla yorulmaz çünkü vücutları bu tempoya alışkındır. Kabakçı amca kitabında bunun bir örneği okumuştuk. Amca sürekli çalıştığı için yorulmuyordu. Merdiven çıkmak, ağır eşya taşıma ona çok kolahy geliyordu.

      Bu konuya bir örnek olarak da ben ağabeyim Şevket’ten söz etmek istiyorum. Kendisi 6.sınıfta basketbol takımında sürekli antrenman yapıyordu. 7.sınıfta yani bu yıl bıraktı. Geçen sene bir sürü şey yapıp yorulmamasına rağmen bu sene normalden çok hareket etse hemen yoruluyor. Bu da bana “işleyen demir ışıldar” atasözünü hatırlatmaktadır.


      Demek ki ister makine ister insan olsun verimli ve güçlü olmak için çalışmak, boş durmamak gerekir.

 NADİDE HANLIOĞLU
    3 – A NO:9


      AİLE BÜYÜKLERİMİZİN BİZİMLE BİRLİKTE YAŞAMASININ                            OLUMLU SONUÇLARI

       Aile büyüklerimizden birinin bizimle yaşaması beni çok mutlu eder. Çünkü aile büyüklerimiz bizim için değerli ve özeldir. Onları her zaman sevmeli ve saymalıyız. Aile büyüklerinin hayat tecrübeleri bize yol gösterir. Onların tecrübelerinden faydalanarak gelecekte daha iyi bir insan olabiliriz. Bizimle yaşamaları diğer aile bireylerine mutluluk ve huzur verir.

      Örneğin, anneannem bizimle birlikte yaşasaydı en çok ben ve ablam mutlu olurduk. Onunla oyunlar oynamak, güzel yemeklerini yemek, gezmeye gitmek, sohbet etmek bize büyük zevk verirdi.

  Sonuç olarak, ihtiyaçları olduğunda aile büyüklerinin yanında olmak gerekir. Geniş ailelerde sevgi, saygı, dayanışma ön plandadır. Aile büyüklerimize karşı her zaman hoşgörülü olmalıyız.


NEHİR ALABAY
  3-A NO:65



                        ÇALIŞKANLIĞIN ÖNEMİ

        Çalışkan insanlar her zaman için daha büyük işler başarırlar. İnsanlar çalıştıkça daha yararlı işler yaparlar. Daha mutlu olurlar. Tembel insanlar ise başarıya ulaşmakta çok zorlanırlar. Hiç bir iş yapmadan oturan kimse bildiklerinde unutur.

         Şimdi size çalışkanlık ve tembellik ile ilgili bir hikâye anlatmak istiyorum. Bir zamanlar biri kız biri erkek ikiz kardeşler varmış. Erkek olan çok zekiymiş. Ama ders çalışmaya çok üşendiği için sınavlardan yüksek not alamıyormuş. Kız ise onun kadar zeki olmamasına rağmen çok fazla ders çalışıyormuş. Her geçen gün sınavlardan daha yüksek not alıyormuş. Kız çalışarak kardeşi kadar zeki olmayı başarmış. Erkek kardeşi ise bunu görüp hatasını anlamış. O da çalışmaya başlamış. Böylece annelerini aldıkları notlarla çok mutlu etmişler.

         Sonuç olarak, çalışmak bize büyük mutluluklar ve başarılar kazandırır. Hiç bıkmadan, yorulmadan, durmadan çalışmalıyız.


 NEHİR ÇAĞLAYAN
    3 – A NO:1

     AİLE BÜYÜKLERİMİZİN AİLEMİZE OLUMLU KATKILARI

      İnsanlar, birlikte yaşadıkça, paylaştıkça daha mutlu olurlar. Ailemizde de durum aynı şekildedir. Kalabalık olan ailelerde mutluluk, sevinç, paylaşım daha fazla olur. 

      Akrabalarımız bize ziyarete geldiğinde evimize farklı bir neşe katarlar. Uzun zamandan beri birbirimizi görmediğimiz için, birbirimize anlatacak çok şeyimiz olur. Anılarımız, sevinçlerimiz, üzüntülerimiz, heyecanlarımız paylaşırız. Aynı zamanda hep beraber oyun oynarız, fıkra anlatırız, bize hediyeler gelir, mutlu oluruz.

      Özel günlerde, bayramlarda aile büyüklerimizi ziyaret ederek onları da çok mutlu ederiz. Bize hediyeler verirler, en sevdiğimiz yemekleri yaparlar, alışverişe götürürler, parka götürürler ve oyun oynatırlar. Aile büyüklerimize ait hayvanlar varsa onları da sevme fırsatı buluruz.

      Yalnızlık insanlara hüzün ve mutsuzluk verir. Aile büyüklerimizle ne kadar sık bir araya gelirsek o kadar sevgi dolu, mutlu, paylaşımcı oluruz.



 ÖZGE DALMIZRAK
   3 – A NO: 23


      KÖYDE VE ŞEHİRDE YAŞAYANLAR ARASINDAKİ FARK
         
      Köyde yaşayanlar ve şehirde yaşayanlar arasında çok büyük bir fark vardır.

      Mesela köyde yetişen meyveler organiktir. Ama şehirde satılan meyveler organik mi organik değil mi bilmiyoruz. Kim bilir içinde nasıl maddeler vardır. Şimdi de başka örnekler vereceğim. Mesela köyün havası temizdir. Ama şehrin havası fabrikalardan gelen dumanlar, insanların çevreyi kirletmesi vb. şeyler yüzünden şehrin havası kirleniyor. Birkaç örnek daha vereceğim. Köyde hayvanlarla iç içe oluruz. Ama şehirde hiçbir hayvanla iç içe olamayız. Köyde ineğin sütünü taze içebiliriz, şehirde taze içemeyiz. Şimdi size son örneğimi vereceğim. Köy çok
sakindir. Ama şehirlerde trafikteki arabalar çok ses çıkarır ve hiç sakinlik olmaz.

    Kısacası köy ve şehir arasında çok fazla fark vardır.



TUĞRA ONAT
 3 – A NO:14

                        AİLE BÜYÜKLERİ

      Çocuğun, büyükannesi veya büyükbabası ile geniş ailede yaşaması çeşitli yaş gruplarından insanlar tanıması, yaşlı insanların sorunları ve çeşitli durumlar karşısında gösterdikleri tepkileri öğrenme açısından önemlidir. Yaşlanma süreci konusunda fikir sahibi olunur ve farklı yaş grupları arasında farklı davranış türleri sergilendiğini görmüş olur. Bu bilgiler, çocuk için önemlidir. Bu durum çocuklarda hoşgörü ve anlayış duygusunu geliştirir. Kabakçı amcanın geceleri uyumadan abajur ve saksı yapması gibi. Yaş ilerledikçe insanlar daha az uyurlar.

      Büyük anne ve büyükbabalar öğüt verici, yol gösterici, öğretmen, bakım veren, masal anlatan, dost, sırdaş ve aile tarihçisi gibidirler. Kabakçı amcanın Süha ile sırdaş, dost olması, tıpkı bir öğretmen gibi köydeki hayatı anlatması da buna bir örnektir. Bu aile bağının temelinde sevgi, ortak saygı ve dürüstlük-içtenlik vardır. Bu aile bağı içerisinde büyüyen çocuk kendine güvenli, sevgi dolu, dürüst, saygılı olur.

      Özetlemek gerekirse; büyüklerimiz bizler için birer baş tacıdır. Onları seviyoruz ve saygıda kusur etmememiz gerektiğinin de her daim bilincinde olmalıyız.







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder