EVİMİZE GELEN
MİSAFİR
Bu hafta
sonu için evde büyük hazırlık var. Çünkü büyükannem ve büyükbabam bize
gelecekler. Misafir odası Hüseyin dedem ve Senem ninem için hazırlandı. Senem
ninem kırmızı rengi sevdiği için annem yatak örtüsünü kırmızı serdi.
Cuma akşamı
babam otogardan dedem ve ninemi alıp eve geldi. Dedem ve ninem beni görünce çok
sevindi. Kucaklaştık , ninem bana patik yapmıştı. Kışın bunları giy ayakların
üşümesin dedi. Yemek yiyip çay içtik. Dedem ve ninem yol yorgunu olduğundan o gece erken uyuduk. Cumartesi
sabah ninem hamur yoğurup gözleme yaptı. Kahvaltıda beraberce yedik. Sonra ailecek dışarıya çıktık. Alışveriş
merkezinde dedemle dondurma yedik. O gece dedem bize eski hikayelerinden
anlattı. Pazar günü babam mangal yapalım
dedi. Annem olmaz yine her şeyi batıracaksın dedi. Dedem rahat ol kızım ben
yaparım dedi. O gün dedem sayesinde çok güzel bir mangal keyfi yaşadık.
Pazar akşamı
dedemler diğer torunlarını görmek için yola çıktılar. Ninemin gözlemelerini,
yemeyi sabırsızlıkla bekliyorum.
Alkın Efe YANMAZ
3/E
BÜYÜKLERİMİZ VE BİZ
Biz büyüklerimize önem veren bir toplumuz.Ama bazı ülkeler yaşlılarını huzur
evlerine gönderirler.Biz ise onlara evimizde bakarız.Yanımızda olmalarından
mutluluk duyarız.
Biz anneannemden fıkralar,
oyunlar ve eski savaşlarla ilgili şeyleri öğreniriz.Dedemizden küçükken ne
zorluklar yaşadığını öğreniriz. Onlarla geçirdiğimiz zaman çok mutlu oluruz.
Dedemizle parka nenelerimizle markete gidebiliriz.Daha birçok
yere gidebiliriz.Onlarla lunapark,kuaför ve müzik yerleri gibi yerlere
gidebiliriz. Onlarla gittiğimiz yerlerde üzüntü,mutluluk,şaşkınlık ve korkulu
olabiliriz.Bunları sirkte, lunaparkta veya parkta bu duyguları yaşabiliriz.Ama
onlarla daha fazla duygular da yaşayabilirim.
Ama onların en güzel özelliği
bize yeni eşya ve evimize kattıkları sevgidir.Ben sonuç olarak geniş aile daha
iyidir diye düşünüyorum.
Arda SATAR
3/E 292
AİLE İÇİ İLETİŞİM
Mutlu ve huzurlu ailelerinin en
önemli özelliklerinden biri sağlıklı
iletişim konusundaki yetenekleridir. Sağlıklı iletişim kuran aile bireyleri,birbirleriyle daha açık, daha net , daha sık ve doğrudan
iletişime geçerler. Birbirlerinin söylemeye çalıştıklarını dinlerler ve
birbirlerini doğru olarak anlarlar.
İmalarda bulunmaz ,
birbirlerine kötü söz sarf etmezler. Birbirlerine saygılı davranırlar.
Başarılı bir iletişime sahip olan bir ailede , aile bireyleri
birbirleriyle duygularını, düşüncelerini , hayallerini ,korkularını,
ümitlerini, acılarını, sevinçlerini, deneyimlerini ve ihtiyaçlarını
paylaşır.
Benim en sevdiğim ablam , Zeynep ablam
bizimle yaşamaya başlasaydı;
.Beni ders
çalıştırırdı.
.Abime olumlu örnek
olup,onun iyi bir şekilde gelişmesine katkı sağlardı.
O hayatımızan girse hayatımız çok
değişirdi.Keşke gerçekten öz ablam olsa. O benim canım. Hep mesajda
bana"KUZUM" "AŞKIM" "CANIM"diyor . O bizim evde
yaşamasa da onu hep ablam olarak bileceğim.
ASLIHAN
KALAYCI
İŞLEYEN DEMİR IŞILDAR
İnsanoğlu ister fiziki ,
isterse beyin gücüne dayalı bir şekilde çalıştığı sürece tembellikten kurtulur.
İnsan ruhunda var olan yaratıcı değerler ancak çalışarak
faydalı bir şekile dönüşür. İnsanoğlu ilk çağlardan itibaren sürekli çalışıp
gayret göstermeseydi , ilkel yaşamdan bugünkü medeni hayata ulaşamazdı. Çalışan
insanın dünya görüşü , yaşam şekli ve
ufku sürekli gelişecektir. Bunun sonucunda da toplum içerisinde sevilen ,
sayılan ve başarılı bir kişi olacaktır.
Çalışmayan insan ; düşünemeyen
ve çevresine faydalı olmaktan uzak , başarısızlığa mahkum insanlardır.
Çalışmayan insan tembeldir ve toplum içerisinde iyi bir yer edinemez. Nasıl bir
demir işlemez ve durduğu yerde paslanırsa , kendi çapında çalışmayan ve çaba
göstermeyen insan da çürümeye aday demektir.
Başarılı olmak istiyorsak ,
toplum içerisinde sevilip sayılmak istiyorsak , çalışmak kılavuzumuz olmalıdır.
DAMLA
ALTIPARMAK
3-E
SEVGİLİ BABAANNEM
Benim ailem annem, babam, ben ve kardeşimden
oluşmaktadır. Diğer aile büyükleri de önemlidir ancak “babaannemin” bende özel bir yeri vardır. Çünkü
annem çalıştığı için o beni büyüttü.
Babaannemle
birlikte oturmuyoruz ama birlikte yaşasaydık birbirimizi daha çok görüp daha
çok mutlu olurduk. Örneğin okuldan eve geldiğimde onu evde bulup hazırlayacağı
güzel yemeklerden yerdim. Onunla oyun oynar, ödevlerimi yapardım. Babaannem
beni kırmak istemediği için genellikle isteklerimi yerine getirir. Aynı evde
yaşasaydık bu daha çok olurdu. Annemler kardeşimle ilgilenmek zorunda
kaldığında babaannem yanımda olurdu. Ben babaannemle bir yere gitmekten çok
hoşlanıyorum. Örneğin hafta sonu sirke gittik.
Aynı
evde yaşamasak bile babaannemi sık görmeye çalışıyorum. Bazen Cuma akşamları
onda kalıyorum. Böylece hem ben hem de babaannem mutlu oluyor.
Mehmet Deha DENİZ
No: 284-3/E
Yaşamda Zorluk
Şehir hayatı genel olarak gürültülü caddeler, kirli hava,
insanlar arasında güvensizlik ve yardımseverliğin çok fazla olmadığı
ortamlardan oluştuğundan köyde yaşamaya alışan bir insan şehre uyum sağlamakta
büyük sorunlarla karşılaşır.
Örneğin; köyde kendi yoğurdunu, sütünü ücretsiz olarak
karşılayabilirken şehirde bütün yiyecekleri belirli bir ücret ödeyerek elde
edebilir. Üstelik marketlerdeki yoğurt ve süt doğan olmamaktadır.
Şehirdeki insanlar yaşamlarını sürdürebilmek için çalışmak
zorunda olduğundan evlerine çok yorgun
ve stresli olarak gelirler ve etrafındaki insanlara vakit
ayıramadıklarından komşuluk ilişkileri de çok zayıftır. Köydeki masumiyet ve
samimiyet, şehirde yok denecek kadar azdır.
Şehir yaşamında güvenlik sorunu da sıklıkla yaşandığından,
köy yaşamına alışmış bir kişi maddi olarak da bir çok zarara uğrayabilir.
Şehir hayatı zor ve sabır gerektirir.
Duru
BAYRAKTARLAR
3/E- 322
İŞLEYEN DEMİR IŞILDAR
Hayatımızın temelini çalışmak oluşturmaktadır. İnsan doğduğu
günden itibaren çalışmaya başlar. Bebek yürümek için çalışır, büyür okula gider
yeni bir şeyler öğrenmek için çalışır, iş hayatına atılır para kazanmak için
çalışır, yaşlanır hala çalışmaya devam eder.
Çalışan kimse vücutça ve kafaca gelişir, daha başarılı ve
faydalı bir insan olur. Çalışmayan insanlar tembelleşir, uzun süre çalışmayan
makine nasıl paslanır iş görmez hale gelirse insanlar içinde aynı şey
geçerlidir. Hareket etmezsek vücudumuz güçsüz olur. Vücudumuzun hareket etmeye
ihtiyacı vardır, aynı şekilde zihnimizin de eğitilmeye ihtiyacı vardır. Her gün
yeni bilgiler öğrenmek daha iyi bir insan olmamızı sağladığı gibi çevremize de
faydalı olmamızı sağlar. Fiziksel ve zihinsel olarak sağlıklı olmamızın yolu
çalışmaktan geçer. İnsanların yaşamlarını devam ettirebilmeleri için
çalışmaları yeni şeyler öğrenmeleri gerekir,
sağlıklı olmamız için de iyi beslenmemiz ve spor yapmamız gerekir.
İnsan çalıştıkça herkese faydalı olur, iyi bir işi güzel bir
hayatı olur. Atalarımız boşuna dememişler “ İşleyen demir ışıldar.” diye.Başarı çalışılarak elde edilir.
EGE
DEĞİRMENCİ
GRİ SAÇLI TEYZEM
Geçen sene kış aylarında annemin Ankara'da oturan
teyzesi bizimle kalmaya geldi. İlk başta
çok endişeliydim. Hatta evimizde kalmasını istememiştim. Geçirdiği rahatsızlıktan
dolayı saçlarını boyatamıyordu ve gri saçları vardı. Bu da beni korkutuyordu.
Annem biz
okuldayken Ülkü teyzemi eve getirmiş. Ben geldiğimde etrafa baktım, göremedim.
Gelmekten vazgeçtiğini düşündüm. Oysa beni şaşırtmak için saklanmış. İlk birkaç
saatten sonra korktuğum gibi bir insan olmadığını anladım. Ülkü teyzem ziraat
mühendisi. Ankara'da bakanlıkta çalışıyor. Geçirdiği rahatsızlık sonrası işe
çok gidemiyormuş. Onun için yanımıza ziyarete gelebilmiş. Çok bilgili ve anneme göre daha sabırlı biri.
Annem
çalıştığı için kardeşim Ece'ye gün boyu o bakıyor ve akşam okul dönü- şü beni
karşılıyordu. Hemen üstümü değiştiriyordu. Annem yorulmasın diye hazırladığı
yemekleri bize yediriyor , sonra benimle beraber odama gelip ödevlerimi yapmama
yardım ediyordu. Ben ödevlerimi yaparken Ali dedenin şaşırtmalıkları gibi
süprizler hazırlar ve bizi çok mutlu ederdi. Annem geldiğinde yemekler yenmiş
ve ödevim bitmiş olurdu. Bu durum annemi de çok mutlu ediyordu.
Ülkü
teyzemin ziyareti bir ay kadar sürmüştü. Eve dönme zamanı gelmişti. Ankara'da
onu bekleyen iki oğlu vardı. Onu üzülerek uğurladık. Çünkü onun bizimle olması
hepimize iyi gelmişti. Şimdi gri saçlı teyzemin bize misafir olacağı günü dört
gözle bekliyoruz.
Ege
Gültekin
3/E 287
KÖYDEN ŞEHRE
Köy hayatı çok sakin ve rahattır.
Köyde yaşayan insanlar güne erken başlar ve her işlerini kendileri yaparlar.
Ekmeklerini pişirip evi temizlerler, bahçe-tarla işlerini yapıp, hayvanlarıyla
ilgilenirler. Gidecekleri yerlere yürüyerek gidip, küçük bir alanda yaşarlar.
Şehirde hayat daha hızlıdır. Doğadan
uzakta yaşar, gün boyunca başka başka yerlerde birçok işle uğraşırız.
Gideceğimiz yere arabayla gider, pek çok işi telefonda hallederiz.
Yiyeceklerimizi kendimiz yetiştirmez; pazardan, marketten alışveriş ederiz.
Köyden şehre gelen bir kişi, köydeki
sakin hayatından sonra, şehirdeki hayatı çok yadırgar. Sabahları horoz sesi
yerine çalar saati duyar, birbirini tanımayan insanlarla aynı yolda yürür,
trafikten başı döner. Mutfak alışverişi için dev marketlere gider, kuyruğa
girer. Bütün gün bir karış toprağa basmadan oradan oraya koşturup, akşam olunca
yorgun argın eve döner. Bu iki hayat arasındaki fark da, ona çok zor ve değişik
gelir.
Elif
ORGANGİL
3/E 318
İŞLEYEN DEMİR IŞILDAR
‘’İşleyen demir
ışıldar.’’atasözü çalışmanın önemini anlatan, önemli bir atasözüdür. Bu
atasözünde anlatılmak istenen asıl şey çalışmanın önemi veya çalışırsak her
zaman dinç kalabileceğimizdir. İnsanlar her zaman çalışmalı, boş durmamalıdır.
Örnek verecek
olursak insanlar gençken çalışmazsa yaşlı iken hiç çalışamazlar. İnsanlar genç
iken çalışırlarsa yaşlandıklarında da dinç kalırlar. Gençlikteki dinçliğimiz yaşlılıktaki
dinçliğimizi de etkiler. O yüzden asıl çalışacağımız zaman , gençliktir. Başka
bir deyişle yaşlı iken çalışmamız hiçbir işe yaramaz. Çalışmanın insanlara
farklı farklı faydaları vardır. Çalışmak insanları mutlu ve huzurlu
eder.Çalışan insanlar hep mutlu olurlar.Ayrıca çalışan insanlar geçimlerini
rahatlıkla karşılayabilirler.Çalışıp çevresine faydalı olmak insanları ömür
boyu mutlu eder.
İnsanlar mutlu
ve huzurlu olmak için her zaman çalışmalı, zamanını boşa harcamamalı, boş
durmamalıdır. İşlerimizi veya görevlerimizi başkalarına yaptırmak bizleri
mutsuz veya huzursuz eder. İşlerimizi ve görevlerimizi kendimiz uğraşarak ve
kafa yorarak yapmak bizi çok daha mutlu ve huzurlu eder. Görevlerimizi yaparken
başkalarından yardım almak veya ihtiyacı olduğunda bizim yardım ediyor olmamız
bizim mutluluğumuzu veya huzurumuzu artırır. Çalışarak kendisine ve başkalarına
faydalı olan insanlar hayatta kendilerini hep mutlu, huzurlu hissederler.
Emek
Defne Korkmaz
3-E
KÖY VE ŞEHİR YAŞAMI
Köyde ve şehirde
yaşamanın, her ikisinin de, güzel ve kötü yanları vardır.
Köy ile şehrin havası
birbirinden çok farklıdır. Köyün temiz havasına alışmış; sabahları kuşların,
horozların, kuzuların sesleriyle uyanan bir insan şehrin gürültülü ve kirli
havasında mutsuz olur. Dağlarda, taşlarda özgürce dolaşmaya alışan insan şehirde
taş yığınlarının arasında kendini boğuluyormuş gibi hisseder.
Maddiyat olarak köydeki
yaşam şehre göre çok rahattır. Köylü meyvesini, sebzesini kendi yetiştirir.
Beslediği hayvanların sütünü, yumurtasını kullanır. Şehirde yaşayan insan
ise bütün bunlara çok fazla para harcamak zorundadır. Üstelik bu kadar taze ve
doğal ürünler de bulamaz. Bu yüzden köyde yaşayan insanın şehir hayatına
alışması maddi açıdan da zordur.
Köyde yaşayan insanla
arasında dostluk, samimiyet ve dayanışma şehirdekilere göre fazladır. Komşuluk
ilişkileri gelişmiştir, birbirleriyle oturup sohbet edecekleri çok vakitleri
vardır. Dost ve komşu muhabbetine alışmış köy insanı, şehir insanının,kendilerine
göre daha soğuk ve yabancı tavırlarından hoşnut olmaz.
Kısacası insanlar doğup büyüdükleri yerlerin
doğasına, havasına, suyuna, gıdasına, kültürüne, gelenek ve göreneklerine
alışık oldukları için onların orada yaşamaları onları daha mutlu ve sağlıklı
kılar.
Emirhan
TASOUJİ
Sınıfı 3/E
BİR KÖYLÜNÜN
ŞEHİRDEKİ HALİ
Bir köylü şehirde zor yaşar.Şehrin
sesine,kokusuna hiç dayanamaz.Hatta ben burada yaşayamam , der.Of başım of
der,durur.Daha milyonlarca söz söyler.Hatta biraz ihtiyarsa çok kötü
olur.O sözlerin daha fazlasını söyler.
Örnekler:
*Of başım
of!
*Ben evde
sıkıldım.Bir yerlere gitmek istiyorum.
*Ben burada
yaşayamam.
*Kendi evimi
kendi köyümü özledim.
*Bu şehir
çok gürültülü.
Kısacası köy hayatına alışmış ve hayatını köyde geçirmiş
olan bir insan şehir yaşamına uyum sağlamakta zorlanabilir.Şehirdeki yaşam onun
kendini rahatsız etmesine sebep olabilir.Belki de kendi sıkıldıkça bizi de
üzebilir ve bizi de sıkıntıya düşürebilir.Bence insanları kendi yaşam
alanlarından koparmamalıyız.Onların istediği kadar misafir kalmalarına izin
vermeliyiz.Bizler de sık sık köyde yaşayan yakınlarımız varsa onları ziyaret etmeliyiz.
İrem GÜLERYÜZ
3-E SINIFI
GENİŞ AİLE
Eskiden insanlar geniş aileler şeklinde yaşıyorlardı.Şimdi ise çekirdek aileler
daha çok bulunmaktadır.Gerek çekirdek ailenin gerekse geniş ailenin olumlu
yönleri vardır.
Aile
büyüklerinden birinin olduğu aile ortamında yaşamanın olumlu yönleri
çoktur.Öncelikle çalışan annelerin olduğu ailelerde çocukların daha güvenli bir
ortamda yetişmeleri için başlarında bir aile büyüğü olması çok önemlidir.Anne
babanın acil veya gerekli durumlarda çocuklarını bırakabilecekleri birinin
olması onlar için çok önemlidir.Ayrıca ailenin karşılaştığı zor durumlarda ve
sıkıntılı zamanlarda aile büyükleri tecrübeli oldukları için sorunun daha kolay
çözülmesini sağlarlar.Çocuklar için de bu durum eğlenceli bir durumdur.Onlarla
sohbet edip oyunlar oynamak çocuklar için de çok güzel bir ortam oluşturur.
Sonuç olarak '' Bir elin nesi var,iki elin sesi var. '' atasözünden de
anlaşılacağı gibi aile büyüklerimizin olduğu bir ortamda yaşamak bizi daha da
güçlü kılabilir.
Murat Yiğit ŞİBLİ
3-E / 280
İŞLEYEN DEMİR
IŞILDAR
İş gören bir alet kullanıldığı için
sürekli bakımı yapılır, bozulmaz, pas tutmaz. Çalışmayan tembel kişilerde
hareketsiz olduğu için hantallaşır, işe yaramaz duruma gelir. Çalışan kişiler
ise vücutça ve kafaca gelişir; sağlıklı, mutlu, başarılı ve faydalı kişiler
olurlar.
İnsan hayatını devam ettirebilmek ve
sağlıklı bir yaşam sürebilmek için her zaman bir işle meşgul olmalıdır.
Kendisini dünyadan soyutlayan, sadece yan gelip yatan, uğraşacak bir mesleği ve
işi olmayan kişiler hem ruhsal hem de bedensel açıdan sağlıklarını kaybederler.
Yaşamda bir amacı olan kişiler
hiçbir zaman hayattan sıkılmaz ve sürekli çalışır. Çalışan kişiler de eninde
sonunda başarıya ulaşır. Tembellik iyi bir davranış değildir. Tembel tembel
oturan ve hiçbir iş yapmayan kişiler zamanla yaşama heveslerini kaybeder ve
hiçbir istediklerini elde edemezler.
Sude Ceren NAS
Hayatını köyde geçirmiş bir insan
için; köy hayatı mutluluk kaynağıdır. Hayat köyde, daha sakin, huzurlu ve yavaş
akar. Sabah erken kalkılır, hayvanlara yem verilir, açık alanlara çıkartılır, tarlalara,
bahçelere gidilir, ekinlerle ilgilenilir. Bu işler bitirildikten sonra da
erkenden yatılır.
Şehir hayatında ise: hayat
oldukça hızlı akmaktadır. Günün ilk saatlerinden, çok geç saatlere kadar bu
hızlı akış devam eder. Mesafeler uzak olduğu için zamanı ayarlamak çok
önemlidir.
Köy hayatına alışmış ve yaşamını
bu ortamda sürdüren bir insan, şehir hayatının hızına yetişmekte çok zorlanır.
Kalabalık, gürültü, araç trafiği, araç kalabalığı, hava kirliliği köy insanının
alışkın olmadığı şeyler olduğundan; bu durumlarda çok zorlanırlar.
Onların zorlukları sadece fiziki
şartlardan kaynaklanmaz. Bunların dışında bir de, şehir insanlarının, köyde
yaşayanlara karşı takındığı olumsuz davranışlar vardır. Köy insanının,
kıyafetleri, konuşmaları, tavır ve davranışları daha modern yaşayan şehir insanlarına
göre farklıdır. Bazı saygısız şehir insanları, bu kıyafetlerden,
davranışlardan, konuşmalardan dolayı köy insanlarına karşı kırıcı, alay edici
davranabilirler.
Neden olursa olsun, köy insanı
ile dalga geçilmeden; onlara yardımcı olarak, şehre alışmalarını sağlayabiliriz.
Bu bizim insanlık görevimizdir.
Mustafa Tan ÇİÇEK
3-E 316
ÇALIŞMANIN ÖNEMİ
Biz insanlar oturarak, uyuyarak, yiyip içerek
ihtiyaçlarımızı karşıladığımızı zannederiz. Fakat bunun ne çok yanlış olduğunu
ileri zaman bize gösterir. Ne gibi mi ? Kendimizi eğitmezsek cahil oluruz,
hareket etmezsek kilo alır, hantal ve şişman bir insan oluruz. Devamlı uyursak
hayatımızı silik ve sönük geçiririz.
İşte
bu noktada; vücudumuz hareket etmeye, çalışmaya ihtiyacı olduğu gibi,
zihnimizinde eğitilmeye ihtiyacı vardır.
Vücudumuz üzerinde taşıdığımız kafa yeni bilgiler, araştırmalar ve bol bol
fikir üretme amacında olmalıdır. Varoluş amacımız; sadece yemek içmek değil,
okumak, eğitmek olup önce kendimizi daha sonrada çevremizi aydınlatmak ve
bilgilendirmek olmalıdır.
Fiziksel
ve zihinsel olarak sağlam olmanın yolu çalışmakta geçer. Durmadan çalışmak,
üretmek, kendini geliştirmek yaşayacağınız hayatı paslanmadan ve bir kenara
atılmadan ışıl ışıl geçmesini sağlayacaktır. Böyle bireyleri olan
bir toplumda her zaman aydınlık içinde olur.
NAZ
SÖZÜDÜZ
3/E 293
KÖYDE YAŞAYAN BİRİ
ŞEHİRDE NE ZORLUKLAR YAŞAR?
Köyde yaşayan biri köyün bir çok
özelliğine fazla alışmıştır. Bu nedenle herhangi bir şehire yerleşirse bir çok
sıkıntı yaşayabilir.
Bu sıkıntılara örnek verirsek sıkıntılar
şunlardır;
*Köyün
temiz havasına alıştığından, şehrin kirli havasına alışmak zor gelebilir.
* Gürültü
kirliliğinden rahatsız olur.
*Yediği sebzeler ve meyveler taze değilse
meyveler ve sebzeler taze olmadığından rahatsız olur.
* Ortamın yeşil olmamasından rahatsız olur.
*İnsanlarla konuşurken onlarla iyi
anlaşamazsa rahatsız olur.
*Giydiği
giysilerin yada yediği yiyeceklerin pahalı olmasından şikayetçi olur.
*Trafikte
bir yerden bir yere ulaşmakta zorluk çekebilir.
Kısacası köy hayatına alışmış bir
insan şehirde yaşamakta zorlanır.
Nehir
Gülerci 3/E 289
İŞLEYEN DEMİR IŞILDAR
Her insanın bu hayatta yapması gereken
işleri ve sorumlulukları vardır.Aynı şey eşyalar içinde geçerlidir
aslında.Bunlar yerine getirilmez ise aksaklıklar meydana gelir.
Bu düşünceyi ifade eden atasözlerinden
birisi de ''İşleyen demir ışıldar.''
atasözüdür. Bir demir kapının uzun süre açılmazsa paslanacağı gibi , insanda bir
konuda yapması gereken işi yapmaz ve unutursa paslanır.Bir insan evinini ayda
bir temizler ise o ev çok pis gözükür.Ancak bir insan evini her gün temizler
ise o ev ışıldar.İnsan vücudu içinde spor yapmıyorsa , vücudu hantallaşır ve
kasları güçsüzleşir.Ancak bir insan her gün düzenli spor yapıyorsa , vücudu
zinde kalır ve güç kazanır.
Bu atasözünün de ifade ettiği gibi herkesin
bu hayattaki görevi ve sorumluluklarını yerine getirdiği zaman ışıldayacağı bir
gerçektir.
Özgenur Dikbaş
3/E 281
AİLE BÜYÜKLERİMİZ VE BİZ
Aile büyüklerimiz etrafımızda yaşayan en tecrübeli kişilerdir.Onlar
yaşlarından dolayı bizim bilmediğimiz birçok bilgiye sahiptirler.Bu bilgileri kitaplardan
değil yaşayarak öğrenmişlerdir.Aile büyüklerinden birinin bizlerle yaşamasının
ailemize birçok katkısı olabilir.
Aile büyüklerimiz tecrübelerini bizlere birinci ağızdan anlatabilirler aile büyüklerinin tecrübeleri bize birçok fikir verebilir,hayatımızı kolaylaştırabilir.....Bu sebeple onların nasihatlarını ve fikirlerini dikkate almalıyız.Çünkü onlar deneyerek ve yaşayarak birçok bilgiye sahip olmuşlardır.Bizde onlarla yaşayarak birçok bilgiye sahip olabiliriz.Ayrıca aile büyükleriyle yaşamak,ailemize sevinç ve huzur getirir.Sevgimizi duygularımızı yaşadıklarımızı paylaşacağımız kişilerin sayısı artmış olur.Sevgi ve mutluluk paylaştıkça artacağı için daha çok şey paylaşabiliriz.
Sonuç olarak aile büyüklerimizin bizlerle yaşamasının ailemize sağlayacağı katkılar çok olacaktır.Bazı bilgilerimizi paylaşarak bazen sevgimizi ailemizin mutluluklarını artırırız.
Aile büyüklerimiz tecrübelerini bizlere birinci ağızdan anlatabilirler aile büyüklerinin tecrübeleri bize birçok fikir verebilir,hayatımızı kolaylaştırabilir.....Bu sebeple onların nasihatlarını ve fikirlerini dikkate almalıyız.Çünkü onlar deneyerek ve yaşayarak birçok bilgiye sahip olmuşlardır.Bizde onlarla yaşayarak birçok bilgiye sahip olabiliriz.Ayrıca aile büyükleriyle yaşamak,ailemize sevinç ve huzur getirir.Sevgimizi duygularımızı yaşadıklarımızı paylaşacağımız kişilerin sayısı artmış olur.Sevgi ve mutluluk paylaştıkça artacağı için daha çok şey paylaşabiliriz.
Sonuç olarak aile büyüklerimizin bizlerle yaşamasının ailemize sağlayacağı katkılar çok olacaktır.Bazı bilgilerimizi paylaşarak bazen sevgimizi ailemizin mutluluklarını artırırız.
Selim GÜRBÜZ
3-E Sınıfı
İŞLEYEN DEMİR IŞILDAR
Uzun
zamandır kullanılmayan bir makine zamanla yavaşlamaya ve özeliklerini yitirmeye
başlar. Çünkü makinenin parçaları çürür ya da paslanır ve bir hurdaya bile
dönüşebilir. İnsanlar için de durum buna benzer. Kullanılmayan, eğitilmeyen bir
vücut ya da beyin, gün gelip fayda sağlayamayacak ve çekilmez hale gelecektir.
İşte atalarımız bu durumla ilgili şu sözü söylemişler; “İşleyen demir ışıldar.”
Hiç hareket etmeyen, her şeye üşenen, yerinden kalkmayan
insanların hareketsizlikten dolayı eklemleri kireç, tüm vücutları yağ bağlar. Sonra
da başlarından hastalık eksik olmaz. Vücudumuzun işlemeye ihtiyacı olduğu gibi,
zihnimizin de buna ihtiyacı vardır. Zihnimizi çalıştıracak işlerle uğraşmaz,
sadece oyun, yemek, gezmek için düşünürsek, zihnimizin de zamanla işlevini
kaybettiğini, paslandığını görürüz. Karşılaştığımız problemler karşısında akıl
yürütemez, bocalarız. Zihnimizin sürekli çalıştırılmaya ve yeni bilgilerle
tazelenmeye ihtiyacı vardır. Böylece problem çözme yeteneği kazanıp, çevremize
ve kendimize faydalı, sağlıklı ve mutlu bireyler oluruz.
Bedensel
ve zihinsel olarak sağlam ve sağlıklı olmanın, hayatı daha parlak yaşamanın
yolu, çalışmaktan geçer. Durmadan çalışalım, ışıl ışıl parlayalım.
SİMAY
DEMİR
3/E
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder