22 Ocak 2015 Perşembe

3-E EVP 4.KİTABIMIZIN KOMPOZİSYONLARI


EVİMİZE GELEN MİSAFİR
           Bu hafta sonu için evde büyük hazırlık var. Çünkü büyükannem ve büyükbabam bize gelecekler. Misafir odası Hüseyin dedem ve Senem ninem için hazırlandı. Senem ninem kırmızı rengi sevdiği için annem yatak örtüsünü kırmızı serdi.
Cuma akşamı babam otogardan dedem ve ninemi alıp eve geldi. Dedem ve ninem beni görünce çok sevindi. Kucaklaştık , ninem bana patik yapmıştı. Kışın bunları giy ayakların üşümesin dedi. Yemek yiyip çay içtik. Dedem ve ninem yol yorgunu  olduğundan o gece erken uyuduk. Cumartesi sabah ninem hamur yoğurup gözleme yaptı. Kahvaltıda beraberce yedik.  Sonra ailecek dışarıya çıktık. Alışveriş merkezinde dedemle dondurma yedik. O gece dedem bize eski hikayelerinden anlattı.  Pazar günü babam mangal yapalım dedi. Annem olmaz yine her şeyi batıracaksın dedi. Dedem rahat ol kızım ben yaparım dedi. O gün dedem sayesinde çok güzel bir mangal keyfi yaşadık.
           Pazar akşamı dedemler diğer torunlarını görmek için yola çıktılar. Ninemin gözlemelerini, yemeyi sabırsızlıkla bekliyorum.
                                                                    Alkın Efe YANMAZ
                                                                 3/E

                                                          

                                                     
                                                          BÜYÜKLERİMİZ VE BİZ
Biz  büyüklerimize önem veren bir  toplumuz.Ama bazı ülkeler yaşlılarını huzur evlerine gönderirler.Biz ise onlara evimizde bakarız.Yanımızda olmalarından mutluluk duyarız.
Biz anneannemden fıkralar, oyunlar ve eski savaşlarla ilgili şeyleri öğreniriz.Dedemizden küçükken ne zorluklar yaşadığını öğreniriz. Onlarla geçirdiğimiz zaman çok mutlu oluruz.
Dedemizle parka  nenelerimizle markete gidebiliriz.Daha birçok yere gidebiliriz.Onlarla lunapark,kuaför ve müzik yerleri gibi yerlere gidebiliriz. Onlarla gittiğimiz yerlerde üzüntü,mutluluk,şaşkınlık ve korkulu olabiliriz.Bunları sirkte, lunaparkta veya parkta bu duyguları yaşabiliriz.Ama onlarla daha fazla duygular da yaşayabilirim.
Ama onların en güzel özelliği bize yeni eşya ve evimize kattıkları sevgidir.Ben sonuç olarak geniş aile daha iyidir diye düşünüyorum.


                                                                                                                 Arda SATAR 
                                                                                                                    3/E    292
  AİLE İÇİ İLETİŞİM

          Mutlu ve huzurlu ailelerinin en önemli özelliklerinden biri  sağlıklı iletişim konusundaki yetenekleridir. Sağlıklı iletişim kuran  aile bireyleri,birbirleriyle  daha açık, daha net , daha sık ve doğrudan iletişime geçerler. Birbirlerinin  söylemeye çalıştıklarını dinlerler ve  birbirlerini doğru olarak anlarlar. 

          İmalarda  bulunmaz , birbirlerine kötü söz sarf etmezler. Birbirlerine  saygılı davranırlar.  Başarılı  bir iletişime sahip olan bir ailede , aile bireyleri birbirleriyle duygularını, düşüncelerini , hayallerini ,korkularını, ümitlerini, acılarını, sevinçlerini, deneyimlerini  ve ihtiyaçlarını  paylaşır.

         Benim en sevdiğim ablam , Zeynep ablam bizimle yaşamaya başlasaydı;
.Beni ders çalıştırırdı.
.Abime olumlu örnek olup,onun iyi bir şekilde gelişmesine katkı sağlardı.

          O hayatımızan girse hayatımız çok değişirdi.Keşke gerçekten öz ablam olsa. O benim canım. Hep mesajda bana"KUZUM" "AŞKIM" "CANIM"diyor . O bizim evde yaşamasa da onu hep ablam olarak bileceğim.



ASLIHAN      KALAYCI

                                          

                                                  
                                               İŞLEYEN DEMİR IŞILDAR

                İnsanoğlu ister fiziki , isterse beyin gücüne dayalı bir şekilde çalıştığı sürece tembellikten kurtulur.
                İnsan  ruhunda var olan yaratıcı değerler ancak çalışarak faydalı bir şekile dönüşür. İnsanoğlu ilk çağlardan itibaren sürekli çalışıp gayret göstermeseydi , ilkel yaşamdan bugünkü medeni hayata ulaşamazdı. Çalışan insanın dünya görüşü  , yaşam şekli ve ufku sürekli gelişecektir. Bunun sonucunda da toplum içerisinde sevilen , sayılan ve başarılı bir kişi olacaktır.
               Çalışmayan insan ; düşünemeyen ve çevresine faydalı olmaktan uzak , başarısızlığa mahkum insanlardır. Çalışmayan insan tembeldir ve toplum içerisinde iyi bir yer edinemez. Nasıl bir demir işlemez ve durduğu yerde paslanırsa , kendi çapında çalışmayan ve çaba göstermeyen insan da çürümeye aday demektir.
              Başarılı olmak istiyorsak , toplum içerisinde sevilip sayılmak istiyorsak , çalışmak kılavuzumuz olmalıdır.

                                                                              DAMLA ALTIPARMAK
                                                                               3-E


SEVGİLİ BABAANNEM
         Benim ailem annem, babam, ben ve kardeşimden oluşmaktadır. Diğer aile büyükleri de önemlidir ancak babaannemin bende özel bir yeri vardır. Çünkü annem çalıştığı için o beni büyüttü.

      Babaannemle birlikte oturmuyoruz ama birlikte yaşasaydık birbirimizi daha çok görüp daha çok mutlu olurduk. Örneğin okuldan eve geldiğimde onu evde bulup hazırlayacağı güzel yemeklerden yerdim. Onunla oyun oynar, ödevlerimi yapardım. Babaannem beni kırmak istemediği için genellikle isteklerimi yerine getirir. Aynı evde yaşasaydık bu daha çok olurdu. Annemler kardeşimle ilgilenmek zorunda kaldığında babaannem yanımda olurdu. Ben babaannemle bir yere gitmekten çok hoşlanıyorum. Örneğin hafta sonu sirke gittik.

      Aynı evde yaşamasak bile babaannemi sık görmeye çalışıyorum. Bazen Cuma akşamları onda kalıyorum. Böylece hem ben hem de babaannem mutlu oluyor.


Mehmet Deha DENİZ
No: 284-3/E



Yaşamda Zorluk

         Şehir hayatı genel olarak gürültülü caddeler, kirli hava, insanlar arasında güvensizlik ve yardımseverliğin çok fazla olmadığı ortamlardan oluştuğundan köyde yaşamaya alışan bir insan şehre uyum sağlamakta büyük sorunlarla karşılaşır.
         Örneğin; köyde kendi yoğurdunu, sütünü ücretsiz olarak karşılayabilirken şehirde bütün yiyecekleri belirli bir ücret ödeyerek elde edebilir. Üstelik marketlerdeki yoğurt ve süt doğan olmamaktadır.
         Şehirdeki insanlar yaşamlarını sürdürebilmek için çalışmak zorunda olduğundan evlerine çok yorgun  ve stresli olarak gelirler ve etrafındaki insanlara vakit ayıramadıklarından komşuluk ilişkileri de çok zayıftır. Köydeki masumiyet ve samimiyet, şehirde yok denecek kadar azdır.
         Şehir yaşamında güvenlik sorunu da sıklıkla yaşandığından, köy yaşamına alışmış bir kişi maddi olarak da bir çok zarara uğrayabilir.
         Şehir hayatı zor ve sabır gerektirir.

                                                       
                                                                           Duru BAYRAKTARLAR
                                                                                      3/E- 322

                                                      

                                                         İŞLEYEN DEMİR IŞILDAR
Hayatımızın temelini çalışmak oluşturmaktadır. İnsan doğduğu günden itibaren çalışmaya başlar. Bebek yürümek için çalışır, büyür okula gider yeni bir şeyler öğrenmek için çalışır, iş hayatına atılır para kazanmak için çalışır, yaşlanır hala çalışmaya devam eder.
Çalışan kimse vücutça ve kafaca gelişir, daha başarılı ve faydalı bir insan olur. Çalışmayan insanlar tembelleşir, uzun süre çalışmayan makine nasıl paslanır iş görmez hale gelirse insanlar içinde aynı şey geçerlidir. Hareket etmezsek vücudumuz güçsüz olur. Vücudumuzun hareket etmeye ihtiyacı vardır, aynı şekilde zihnimizin de eğitilmeye ihtiyacı vardır. Her gün yeni bilgiler öğrenmek daha iyi bir insan olmamızı sağladığı gibi çevremize de faydalı olmamızı sağlar. Fiziksel ve zihinsel olarak sağlıklı olmamızın yolu çalışmaktan geçer. İnsanların yaşamlarını devam ettirebilmeleri için çalışmaları yeni şeyler öğrenmeleri gerekir,  sağlıklı olmamız için de iyi beslenmemiz ve spor yapmamız gerekir.
İnsan çalıştıkça herkese faydalı olur, iyi bir işi güzel bir hayatı olur. Atalarımız boşuna dememişler “ İşleyen demir ışıldar.”  diye.Başarı çalışılarak elde edilir.
                                                                                                                EGE DEĞİRMENCİ
                                                                                                                                  3/E- 305



GRİ SAÇLI TEYZEM

   
      Geçen sene kış aylarında annemin Ankara'da oturan teyzesi bizimle kalmaya  geldi. İlk başta çok endişeliydim. Hatta evimizde kalmasını istememiştim. Geçirdiği rahatsızlıktan dolayı saçlarını boyatamıyordu ve gri saçları vardı. Bu da beni  korkutuyordu.
       Annem biz okuldayken Ülkü teyzemi eve getirmiş. Ben geldiğimde etrafa baktım, göremedim. Gelmekten vazgeçtiğini düşündüm. Oysa beni şaşırtmak için saklanmış. İlk birkaç saatten sonra korktuğum gibi bir insan olmadığını anladım. Ülkü teyzem ziraat mühendisi. Ankara'da bakanlıkta çalışıyor. Geçirdiği rahatsızlık sonrası işe çok gidemiyormuş. Onun için yanımıza ziyarete gelebilmiş. Çok bilgili ve anneme  göre daha sabırlı biri.
           Annem çalıştığı için kardeşim Ece'ye gün boyu o bakıyor ve akşam okul dönü- şü beni karşılıyordu. Hemen üstümü değiştiriyordu. Annem yorulmasın diye hazırladığı yemekleri bize yediriyor , sonra benimle beraber odama gelip ödevlerimi yapmama yardım ediyordu. Ben ödevlerimi yaparken Ali dedenin şaşırtmalıkları gibi süprizler hazırlar ve bizi çok mutlu ederdi. Annem geldiğinde yemekler yenmiş ve ödevim bitmiş olurdu. Bu durum annemi de çok mutlu ediyordu.
       Ülkü teyzemin ziyareti bir ay kadar sürmüştü. Eve dönme zamanı gelmişti. Ankara'da onu bekleyen iki oğlu vardı. Onu üzülerek uğurladık. Çünkü onun bizimle olması hepimize iyi gelmişti. Şimdi gri saçlı teyzemin bize misafir olacağı günü dört gözle bekliyoruz.



                                                                                                              Ege Gültekin     
                                                                                                                                     3/E  287



KÖYDEN ŞEHRE

Köy hayatı çok sakin ve rahattır. Köyde yaşayan insanlar güne erken başlar ve her işlerini kendileri yaparlar. Ekmeklerini pişirip evi temizlerler, bahçe-tarla işlerini yapıp, hayvanlarıyla ilgilenirler. Gidecekleri yerlere yürüyerek gidip, küçük bir alanda yaşarlar.
Şehirde hayat daha hızlıdır. Doğadan uzakta yaşar, gün boyunca başka başka yerlerde birçok işle uğraşırız. Gideceğimiz yere arabayla gider, pek çok işi telefonda hallederiz. Yiyeceklerimizi kendimiz yetiştirmez; pazardan, marketten alışveriş ederiz.
Köyden şehre gelen bir kişi, köydeki sakin hayatından sonra, şehirdeki hayatı çok yadırgar. Sabahları horoz sesi yerine çalar saati duyar, birbirini tanımayan insanlarla aynı yolda yürür, trafikten başı döner. Mutfak alışverişi için dev marketlere gider, kuyruğa girer. Bütün gün bir karış toprağa basmadan oradan oraya koşturup, akşam olunca yorgun argın eve döner. Bu iki hayat arasındaki fark da, ona çok zor ve değişik gelir.
                                                                                             
                                                                            Elif ORGANGİL
                                                                                        3/E 318                                              



 İŞLEYEN DEMİR IŞILDAR
      ‘’İşleyen demir ışıldar.’’atasözü çalışmanın önemini anlatan, önemli bir atasözüdür. Bu atasözünde anlatılmak istenen asıl şey çalışmanın önemi veya çalışırsak her zaman dinç kalabileceğimizdir. İnsanlar her zaman çalışmalı, boş durmamalıdır.
       Örnek verecek olursak insanlar gençken çalışmazsa yaşlı iken hiç çalışamazlar. İnsanlar genç iken çalışırlarsa yaşlandıklarında da dinç kalırlar. Gençlikteki dinçliğimiz yaşlılıktaki dinçliğimizi de etkiler. O yüzden asıl çalışacağımız zaman , gençliktir. Başka bir deyişle yaşlı iken çalışmamız hiçbir işe yaramaz. Çalışmanın insanlara farklı farklı faydaları vardır. Çalışmak insanları mutlu ve huzurlu eder.Çalışan insanlar hep mutlu olurlar.Ayrıca çalışan insanlar geçimlerini rahatlıkla karşılayabilirler.Çalışıp çevresine faydalı olmak insanları ömür boyu mutlu eder.
        İnsanlar mutlu ve huzurlu olmak için her zaman çalışmalı, zamanını boşa harcamamalı, boş durmamalıdır. İşlerimizi veya görevlerimizi başkalarına yaptırmak bizleri mutsuz veya huzursuz eder. İşlerimizi ve görevlerimizi kendimiz uğraşarak ve kafa yorarak yapmak bizi çok daha mutlu ve huzurlu eder. Görevlerimizi yaparken başkalarından yardım almak veya ihtiyacı olduğunda bizim yardım ediyor olmamız bizim mutluluğumuzu veya huzurumuzu artırır. Çalışarak kendisine ve başkalarına faydalı olan insanlar hayatta kendilerini hep mutlu, huzurlu hissederler.  
                                                                                                           Emek Defne Korkmaz
                                                                                                                    3-E




                                                                                                                                                                 KÖY VE ŞEHİR YAŞAMI 

      Köyde ve şehirde yaşamanın, her ikisinin de, güzel ve kötü yanları vardır.  

      Köy ile şehrin havası birbirinden çok farklıdır. Köyün temiz havasına alışmış; sabahları kuşların, horozların, kuzuların sesleriyle uyanan bir insan şehrin gürültülü ve kirli havasında mutsuz olur. Dağlarda, taşlarda özgürce dolaşmaya alışan insan şehirde taş yığınlarının arasında kendini boğuluyormuş gibi hisseder.

     Maddiyat olarak köydeki yaşam şehre göre çok rahattır. Köylü meyvesini, sebzesini kendi yetiştirir.  Beslediği hayvanların sütünü, yumurtasını kullanır. Şehirde yaşayan insan ise bütün bunlara çok fazla para harcamak zorundadır. Üstelik bu kadar taze ve doğal ürünler de bulamaz. Bu yüzden köyde yaşayan insanın şehir hayatına alışması maddi açıdan da zordur.
 
      Köyde yaşayan insanla arasında dostluk, samimiyet ve dayanışma şehirdekilere göre fazladır. Komşuluk ilişkileri gelişmiştir, birbirleriyle oturup sohbet edecekleri çok vakitleri vardır. Dost ve komşu muhabbetine alışmış köy insanı, şehir insanının,kendilerine göre daha soğuk ve yabancı tavırlarından hoşnut olmaz.

      Kısacası insanlar doğup büyüdükleri yerlerin doğasına, havasına, suyuna, gıdasına, kültürüne, gelenek ve göreneklerine alışık oldukları için onların orada yaşamaları onları daha mutlu ve sağlıklı kılar.

                                                                                                                             Emirhan TASOUJİ
                                                                                                                          Sınıfı 3/E   

                                     
                                          

                                     BİR    KÖYLÜNÜN   ŞEHİRDEKİ    HALİ

             Bir köylü şehirde zor yaşar.Şehrin sesine,kokusuna hiç dayanamaz.Hatta ben burada yaşayamam , der.Of başım of der,durur.Daha milyonlarca söz söyler.Hatta biraz ihtiyarsa çok kötü olur.O  sözlerin daha fazlasını söyler.
   Örnekler:
*Of başım of!
*Ben evde sıkıldım.Bir yerlere gitmek istiyorum.
*Ben burada yaşayamam.
*Kendi evimi kendi köyümü özledim.
*Bu şehir çok gürültülü.
          Kısacası köy  hayatına alışmış ve hayatını köyde geçirmiş olan bir insan şehir yaşamına uyum sağlamakta zorlanabilir.Şehirdeki yaşam onun kendini rahatsız etmesine sebep olabilir.Belki de kendi sıkıldıkça bizi de üzebilir ve bizi de sıkıntıya düşürebilir.Bence insanları kendi yaşam alanlarından koparmamalıyız.Onların istediği kadar misafir kalmalarına izin vermeliyiz.Bizler de sık sık köyde yaşayan yakınlarımız varsa  onları ziyaret etmeliyiz.

                                                                                           İrem GÜLERYÜZ
                                                                                                3-E SINIFI     

                                                            

                                                                GENİŞ AİLE 

           Eskiden insanlar geniş aileler şeklinde yaşıyorlardı.Şimdi ise çekirdek aileler daha çok bulunmaktadır.Gerek çekirdek ailenin gerekse geniş ailenin olumlu yönleri vardır. 


          Aile büyüklerinden birinin olduğu aile ortamında yaşamanın olumlu yönleri çoktur.Öncelikle çalışan annelerin olduğu ailelerde çocukların daha güvenli bir ortamda yetişmeleri için başlarında bir aile büyüğü olması çok önemlidir.Anne babanın acil veya gerekli durumlarda çocuklarını bırakabilecekleri birinin olması onlar için çok önemlidir.Ayrıca ailenin karşılaştığı zor durumlarda ve sıkıntılı zamanlarda aile büyükleri tecrübeli oldukları için sorunun daha kolay çözülmesini sağlarlar.Çocuklar için de bu durum eğlenceli bir durumdur.Onlarla sohbet edip oyunlar oynamak çocuklar için de çok güzel bir ortam oluşturur.


         Sonuç olarak '' Bir elin nesi var,iki elin sesi var. '' atasözünden de anlaşılacağı gibi aile büyüklerimizin olduğu bir ortamda yaşamak bizi daha da güçlü kılabilir.     



                                                                                                                                                                                                                                                          Murat Yiğit ŞİBLİ

                                                                                                                                                                                                                                                               3-E   /  280


 

İŞLEYEN DEMİR IŞILDAR

                İş gören bir alet kullanıldığı için sürekli bakımı yapılır, bozulmaz, pas tutmaz. Çalışmayan tembel kişilerde hareketsiz olduğu için hantallaşır, işe yaramaz duruma gelir. Çalışan kişiler ise vücutça ve kafaca gelişir; sağlıklı, mutlu, başarılı ve faydalı kişiler olurlar.
            İnsan hayatını devam ettirebilmek ve sağlıklı bir yaşam sürebilmek için her zaman bir işle meşgul olmalıdır. Kendisini dünyadan soyutlayan, sadece yan gelip yatan, uğraşacak bir mesleği ve işi olmayan kişiler hem ruhsal hem de bedensel açıdan sağlıklarını kaybederler.
            Yaşamda bir amacı olan kişiler hiçbir zaman hayattan sıkılmaz ve sürekli çalışır. Çalışan kişiler de eninde sonunda başarıya ulaşır. Tembellik iyi bir davranış değildir. Tembel tembel oturan ve hiçbir iş yapmayan kişiler zamanla yaşama heveslerini kaybeder ve hiçbir istediklerini elde edemezler.
                                                                                                         Sude Ceren NAS
                                                                                                                  3/E - 303
       

KÖY İNSANIN ŞEHİRDEKİ SIKINTILARI

Hayatını köyde geçirmiş bir insan için; köy hayatı mutluluk kaynağıdır. Hayat köyde, daha sakin, huzurlu ve yavaş akar. Sabah erken kalkılır, hayvanlara yem verilir, açık alanlara çıkartılır, tarlalara, bahçelere gidilir, ekinlerle ilgilenilir. Bu işler bitirildikten sonra da erkenden yatılır.
Şehir hayatında ise: hayat oldukça hızlı akmaktadır. Günün ilk saatlerinden, çok geç saatlere kadar bu hızlı akış devam eder. Mesafeler uzak olduğu için zamanı ayarlamak çok önemlidir.
Köy hayatına alışmış ve yaşamını bu ortamda sürdüren bir insan, şehir hayatının hızına yetişmekte çok zorlanır. Kalabalık, gürültü, araç trafiği, araç kalabalığı, hava kirliliği köy insanının alışkın olmadığı şeyler olduğundan; bu durumlarda çok zorlanırlar.
Onların zorlukları sadece fiziki şartlardan kaynaklanmaz. Bunların dışında bir de, şehir insanlarının, köyde yaşayanlara karşı takındığı olumsuz davranışlar vardır. Köy insanının, kıyafetleri, konuşmaları, tavır ve davranışları daha modern yaşayan şehir insanlarına göre farklıdır. Bazı saygısız şehir insanları, bu kıyafetlerden, davranışlardan, konuşmalardan dolayı köy insanlarına karşı kırıcı, alay edici davranabilirler.
Neden olursa olsun, köy insanı ile dalga geçilmeden; onlara yardımcı olarak, şehre alışmalarını sağlayabiliriz. Bu bizim insanlık görevimizdir.

                                                                                                                                                                                                                                                     Mustafa Tan ÇİÇEK
                                                                                                                                                                                                                                                            3-E        316


             ÇALIŞMANIN ÖNEMİ
Biz insanlar oturarak, uyuyarak, yiyip içerek ihtiyaçlarımızı karşıladığımızı zannederiz. Fakat bunun ne çok yanlış olduğunu ileri zaman bize gösterir. Ne gibi mi ? Kendimizi eğitmezsek cahil oluruz, hareket etmezsek kilo alır, hantal ve şişman bir insan oluruz. Devamlı uyursak hayatımızı silik ve sönük geçiririz.
İşte bu noktada; vücudumuz hareket etmeye, çalışmaya ihtiyacı olduğu gibi, zihnimizinde  eğitilmeye ihtiyacı vardır. Vücudumuz üzerinde taşıdığımız kafa yeni bilgiler, araştırmalar ve bol bol fikir üretme amacında olmalıdır. Varoluş amacımız; sadece yemek içmek değil, okumak, eğitmek olup önce kendimizi daha sonrada çevremizi aydınlatmak ve bilgilendirmek olmalıdır.
Fiziksel ve zihinsel olarak sağlam olmanın yolu çalışmakta geçer. Durmadan çalışmak, üretmek, kendini geliştirmek yaşayacağınız hayatı paslanmadan ve bir kenara atılmadan ışıl  ışıl  geçmesini sağlayacaktır. Böyle bireyleri olan bir toplumda her zaman aydınlık içinde olur.
                          NAZ SÖZÜDÜZ   3/E  293


                           

                                 KÖYDE YAŞAYAN BİRİ ŞEHİRDE NE ZORLUKLAR YAŞAR?      

              Köyde yaşayan biri köyün bir çok özelliğine fazla alışmıştır. Bu nedenle herhangi bir şehire yerleşirse bir çok sıkıntı yaşayabilir.
  
              Bu sıkıntılara örnek verirsek sıkıntılar şunlardır;
  
   *Köyün temiz havasına alıştığından, şehrin kirli havasına alışmak zor gelebilir.

   * Gürültü kirliliğinden rahatsız olur.

   *Yediği sebzeler ve meyveler taze değilse meyveler ve sebzeler taze olmadığından rahatsız olur.

   * Ortamın yeşil olmamasından rahatsız olur.

   *İnsanlarla konuşurken onlarla iyi anlaşamazsa rahatsız olur.

   *Giydiği giysilerin yada yediği yiyeceklerin pahalı olmasından şikayetçi olur.

   *Trafikte bir yerden bir yere ulaşmakta zorluk çekebilir.

              Kısacası köy hayatına alışmış bir insan şehirde yaşamakta zorlanır.

                                                                                             Nehir Gülerci     3/E   289 

                                            

                                       İŞLEYEN DEMİR IŞILDAR

         Her insanın bu hayatta yapması gereken işleri ve sorumlulukları vardır.Aynı şey eşyalar içinde geçerlidir aslında.Bunlar yerine getirilmez ise aksaklıklar meydana gelir.
         Bu düşünceyi ifade eden atasözlerinden birisi de  ''İşleyen demir ışıldar.'' atasözüdür. Bir demir kapının uzun süre açılmazsa paslanacağı gibi , insanda bir konuda yapması gereken işi yapmaz ve unutursa paslanır.Bir insan evinini ayda bir temizler ise o ev çok pis gözükür.Ancak bir insan evini her gün temizler ise o ev ışıldar.İnsan vücudu içinde spor yapmıyorsa , vücudu hantallaşır ve kasları güçsüzleşir.Ancak bir insan her gün düzenli spor yapıyorsa , vücudu zinde kalır ve güç kazanır.
           Bu atasözünün de ifade ettiği gibi herkesin bu hayattaki görevi ve sorumluluklarını yerine getirdiği zaman ışıldayacağı bir gerçektir.

                                                                                                              Özgenur Dikbaş
                                                                                                                    3/E  281

                                                      

                                                         

                                                             AİLE BÜYÜKLERİMİZ VE BİZ
            Aile büyüklerimiz etrafımızda yaşayan en tecrübeli kişilerdir.Onlar yaşlarından dolayı bizim bilmediğimiz birçok bilgiye sahiptirler.Bu bilgileri kitaplardan değil yaşayarak öğrenmişlerdir.Aile büyüklerinden birinin bizlerle yaşamasının ailemize birçok katkısı olabilir.

            Aile büyüklerimiz  tecrübelerini bizlere birinci ağızdan anlatabilirler aile büyüklerinin tecrübeleri bize birçok fikir verebilir,hayatımızı kolaylaştırabilir.....Bu sebeple onların nasihatlarını ve fikirlerini dikkate almalıyız.Çünkü onlar deneyerek ve yaşayarak birçok bilgiye sahip olmuşlardır.Bizde onlarla yaşayarak birçok bilgiye sahip olabiliriz.Ayrıca aile büyükleriyle yaşamak,ailemize sevinç ve huzur getirir.Sevgimizi duygularımızı yaşadıklarımızı paylaşacağımız kişilerin sayısı artmış olur.Sevgi ve mutluluk paylaştıkça artacağı için daha çok şey paylaşabiliriz.

           Sonuç olarak aile büyüklerimizin bizlerle yaşamasının ailemize sağlayacağı katkılar çok olacaktır.Bazı bilgilerimizi paylaşarak bazen sevgimizi ailemizin mutluluklarını artırırız.

                                                                                                   Selim GÜRBÜZ
                                                        3-E Sınıfı





İŞLEYEN DEMİR IŞILDAR

Uzun zamandır kullanılmayan bir makine zamanla yavaşlamaya ve özeliklerini yitirmeye başlar. Çünkü makinenin parçaları çürür ya da paslanır ve bir hurdaya bile dönüşebilir. İnsanlar için de durum buna benzer. Kullanılmayan, eğitilmeyen bir vücut ya da beyin, gün gelip fayda sağlayamayacak ve çekilmez hale gelecektir. İşte atalarımız bu durumla ilgili şu sözü söylemişler; “İşleyen demir ışıldar.”
         Hiç hareket etmeyen, her şeye üşenen, yerinden kalkmayan insanların hareketsizlikten dolayı eklemleri kireç, tüm vücutları yağ bağlar. Sonra da başlarından hastalık eksik olmaz. Vücudumuzun işlemeye ihtiyacı olduğu gibi, zihnimizin de buna ihtiyacı vardır. Zihnimizi çalıştıracak işlerle uğraşmaz, sadece oyun, yemek, gezmek için düşünürsek, zihnimizin de zamanla işlevini kaybettiğini, paslandığını görürüz. Karşılaştığımız problemler karşısında akıl yürütemez, bocalarız. Zihnimizin sürekli çalıştırılmaya ve yeni bilgilerle tazelenmeye ihtiyacı vardır. Böylece problem çözme yeteneği kazanıp, çevremize ve kendimize faydalı, sağlıklı ve mutlu bireyler oluruz.
Bedensel ve zihinsel olarak sağlam ve sağlıklı olmanın, hayatı daha parlak yaşamanın yolu, çalışmaktan geçer. Durmadan çalışalım, ışıl ışıl parlayalım.
                                                                                              
                                                                                                    SİMAY DEMİR
                                                                                                                 3/E









Hiç yorum yok:

Yorum Gönder